Putin'e Kafa Tutan Avukat: Aleksey Navalny
- Burak Bayantemür
- 5 May
- 4 dakikada okunur

Aleksey Navalny, Vladimir Putin’in otoriter rejimine karşı mücadele eden bir avukat, aktivist ve muhalif lider olarak Rusya’nın modern tarihinde silinmez bir iz bıraktı. Hukukçu kimliğiyle başlayan kariyeri, yolsuzlukla mücadele ve siyasi direnişe dönüştü; bu, onu Kremlin’in en büyük düşmanı yaptı.
The Wall Street Journal’ın “Putin’in en çok korktuğu adam” dediği Navalny, adalet ve özgürlük için hayatını ortaya koydu. İşte Navalny’nin hayatı, avukatlık kariyeri, yolsuzlukla mücadelesi ve Putin’e karşı verdiği onurlu mücadelenin hikayesi.
Erken Yıllar ve Hukukçu Kimliği
Aleksey Navalny, 4 Haziran 1976’da Moskova yakınlarındaki Butyn köyünde doğdu. 1998’de Rusya Halkların Dostluğu Üniversitesi’nden hukuk diploması aldı ve avukatlık kariyerine adım attı. 1990’ların kaotik Rusya’sında büyüyen Navalny, ticari hukuk alanında çalışmaya başladı. Ancak devlet kontrolündeki şirketlerdeki yolsuzluklar dikkatini çekti. Küçük bir avukat olarak, bu usulsüzlükleri araştırmaya girişti. Hukuk bilgisi, karmaşık finansal belgeleri çözmede ona avantaj sağladı; bu yetenek, ileride onun en güçlü silahı olacaktı.
2000’li yıllarda Navalny, devlet şirketlerinde (örneğin, Gazprom) hissedar olarak yer aldı ve mali açıkları sorguladı. Putin’in Birleşik Rusya Partisi’ni “hırsızlar ve dolandırıcılar” olarak niteledi. Bu cesur söylem, halk arasında popülerlik kazandırırken Kremlin’in tepkisini çekti. Navalny, avukatlık mesleğini bir mücadele aracına dönüştürerek sıradan bir hukukçudan siyasi bir figüre evrildi.
Yolsuzlukla Mücadele Fonu: Bir Direniş Platformu
Navalny’nin dönüm noktası, 2010’da Yolsuzlukla Mücadele Fonu’nu (FBK) kurmasıyla geldi. FBK, devlet yetkililerinin ve oligarkların yolsuzluklarını ifşa eden bir platform oldu. Navalny, hukuk bilgisini kullanarak finansal işlemleri deşifre etti ve bulgularını halka açık videolarla paylaştı. En çarpıcı örnek, 2017’de yayınlanan “O sizin için Dimon değil” videosuydu. Bu video, dönemin Başbakanı Dmitri Medvedev’in lüks malvarlıklarını (yatlar, villalar ve bağlar) ortaya çıkardı. “Dimon,” Medvedev’in takma adıydı ve Navalny, bu lakabı kullanarak Medvedev’in halktan kopuk, elitist bir imajını vurguladı. Video, Medvedev’in bir devlet memuru olarak bu serveti nasıl edindiğini sorguladı ve 40 milyondan fazla izlenerek Rusya’da büyük protestolara yol açtı. Navalny, bu çalışmayla yolsuzluğun sadece bir suç değil, halkın geleceğini çalan bir ihanet olduğunu gösterdi.
Navalny, sosyal medyayı ustalıkla kullanarak gençleri harekete geçirdi. YouTube’da 4 milyondan fazla abonesi ve Twitter’da 2 milyonu aşkın takipçisiyle Kremlin’in propaganda makinesine meydan okudu. FBK’nın “Akıllı Oy” kampanyası, Putin’in partisine karşı stratejik oy kullanmayı teşvik ederek yerel seçimlerde etkili oldu. Navalny, böylece halkı siyasi sürece katmaya çalıştı.
Putin’e Karşı Siyasi Mücadele
Navalny’nin Putin rejimine meydan okuması, 2011-2012 seçim protestolarında zirveye ulaştı. Tartışmalı parlamento seçimlerine karşı on binlerce kişi sokağa döküldü; Navalny, bu hareketin liderlerinden biriydi. 2013’te Moskova belediye başkanlığı seçimlerinde %27 oy alarak Kremlin’in desteklediği adama ciddi bir rakip olduğunu kanıtladı. Ancak bu başarı, onu rejimin hedefi haline getirdi.
Kremlin, Navalny’yi susturmak için hukuku silah olarak kullandı. 2013’te “Kirovles davası”nda, devlet orman şirketinden hırsızlık yaptığı iddiasıyla 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Navalny, bu davanın siyasi olduğunu savunarak cezaya direndi. Uluslararası baskılar ve protestolar nedeniyle ceza askıya alındı, ancak hareket alanı daraldı. 2017’de genel seçimlere katılmaktan men edildi; bu, onun Putin için ciddi bir tehdit olduğunun göstergesiydi.
Zehirlenme ve Cesur Dönüş
Navalny’nin direnişi, 2020’de yaşadığı zehirlenme girişimiyle yeni bir sınavla karşılaştı. Ağustos 2020’de, Sibirya’dan Moskova’ya uçarken fenalaştı; Novichok adlı sinir gazıyla zehirlendiği ortaya çıktı. Almanya’da tedavi gördü ve iyileştikten sonra zehirlenmenin FSB tarafından düzenlendiğini belgeledi. Navalny, bir FSB ajanını telefonla arayarak operasyonun detaylarını itiraf ettirdi; bu, rejimin acımasızlığını gözler önüne serdi. Kremlin iddiaları reddetse de, Avrupa Birliği Rusya’ya yaptırımlar uyguladı.
Zehirlenmeden kurtulan Navalny, 2021’de Rusya’ya dönme kararı aldı. Bu, onun cesaretinin en güçlü göstergesiydi. Havalimanında tutuklandı ve “Yves Rocher davası” gerekçesiyle 2,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. FBK’nın “aşırılıkçı” olarak sınıflandırılmasıyla cezaları art arda geldi; 2023’te 19 yıl daha hapis aldı. Navalny, hapishanede sistematik işkenceye maruz kaldığını belirtti: hücre hapsi, tıbbi bakımın reddi ve psikolojik baskılar.
Hapishaneden Direniş ve “Polar Wolf” Cezaevi
Navalny, cezaevinden bile sesini duyurdu. Avukatları aracılığıyla yazdığı mektuplar ve mahkeme konuşmaları, kararlılığını yansıttı. “Herkes susarsa, kötülük kazanır,” diyerek destekçilerini cesaretlendirdi. 2022’de CNN’e, Putin’in Ukrayna savaşını “yalanlar savaşı” olarak niteledi. Hapisteki son yıllarında “Patriot” adlı anı kitabını yazdı; bu, onun mücadelesini gelecek nesillere taşıdı.
Navalny’nin son günlerini geçirdiği “Polar Wolf” ceza kolonisi, Rusya’nın Yamalo-Nenets bölgesinde, Kuzey Kutup Dairesi’nde yer alan bir yüksek güvenlikli hapishaneydi. Resmi adıyla IK-3, aşırı soğuk iklimi (-30°C’ye varan sıcaklıklar) ve izolasyonuyla ünlüdür. Mahkûmlar, burada ağır işlerde çalıştırılır ve dış dünyayla iletişimleri ciddi şekilde kısıtlanır. Navalny, bu cezaevine 2023’te nakledildi; burası, rejimin muhalifleri “kırmaya” çalıştığı bir yer olarak biliniyor. Navalny, buradaki mektuplarında bile mizahını korudu; Billie Eilish’ten 19. yüzyıl edebiyatına kadar geniş bir yelpazede yazılar kaleme aldı.
Ölüm ve Mirası
16 Şubat 2024’te, Navalny, Polar Wolf cezaevinde şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti. Resmi açıklamalarda, yürüyüş sonrası bilincini kaybettiği belirtildi, ancak Batılı liderler ve aktivistler bunun bir cinayet olduğunu savundu. Ölümü, dünya çapında protestolara yol açtı; eşi Yulia Navalnaya, Münih Güvenlik Konferansı’nda Putin’e meydan okuyarak mirasını devraldı.
Navalny’nin ölümü, mücadelesini durdurmadı. FBK, çalışmalarına devam ediyor; Navalny’nin fikirleri, otoriter rejimlere karşı direnenlere ilham veriyor. Rus şair Dmitry Bykov, “Bir gün Moskova’da Navalny sokağında yürüyeceğim,” diyerek onun etkisini özetledi.
Putin'e Kafa Tutan Avukat
Navalny, avukatlık mesleğini direnişin bir aracı yaptı. Hukuk bilgisi, yolsuzlukları ifşa etmede pusula, mahkemelerde zırh oldu. Putin’in korktuğu şeyi temsil ediyordu: gerçeği konuşan, korkmayan bir lider. “Kötülüğün zaferi için tek gereken, iyi insanların sessiz kalmasıdır,” sözü, onun evrensel çağrısıydı.
Aleksey Navalny, hukukçu kimliğiyle yolsuzluklara karşı savaş açtı ve Putin rejimine meydan okudu. Zehirlenme, hapis ve işkenceye rağmen pes etmedi; sesi, hapishane duvarlarını aştı. Ölümü, bir son değil, yeni bir başlangıç oldu. Navalny’nin mirası, özgürlük ve adalet için mücadele edenlerin kalplerinde yaşıyor.